Yüzmek İçin Yaratıldı – Michael Phelps
Astrand Rhyming ‘in dediği gibi; – İnsan organizması hareket için yaratılmıştır. Ama bu Amerikalı yüzücü aynı zamanda yüzmek için yaratılmış!
1- VÜCUDU SANKİ SUDA YAŞAMAK İÇİN YAPILMIŞ
Antrenörü Bob Bowman birçok kez dile getirdi: Michael Phelps’in bir Su Vücudu (Aquatic Body) var. Boyu 1.93 metre. Bacakları kısa, gövdesi iri. Kol açıklığı tam 2.10 metre. Elleri büyük. Ayak numarası 48.5. Böylece daha az ama daha etkili kulaç atabiliyor. Eklemleri çok esnek. Bu sayede yarış başlangıcında ya da dönüşlerden sonra o meşhur yunus yüzüşünü yapabiliyor. Ama en önemli üstünlüğü kardiyovasküler kapasitesi. Kalbi vücuduna dakikada 30 litre kan pompalıyor, yani normal insanınkinden üç kat fazla. Vücudu çok az laktik asit salgılıyor. Oksijenin yanmasından sonra kanda oluşan laktik asit oranı bir yarıştan sonra bile gramda 5 milimol çıkıyor. Bu, normal bir yüzücünün ikide biri, hatta üçte biri düzeyinde. Kısacası Phelps rakiplerinden daha geç yoruluyor. Ama sudan çıkınca sorun başlıyor. Çünkü esnek eklemleri nedeniyle sık sık düşüyor. Bu yüzden koşması bile yasak.
2- BABA ROLÜNÜ ÜSTLENEN BİR ANTRENÖRÜ VAR
Yüzmek için yaratılmış bir insan: Michael Phelps Bob Bowman (43), son derece titiz, otoriter, çalışma delisi bir antrenör. Her akşam 21.00’de yatıyor. Sabah 4.30’da kalkıp 5.15’te havuza varıyor. Ve akşam 19.30’a kadar oradan çıkmıyor. Yüzme dünyasına girmeden önce klasik müzik bestecisi olmak için uğraştı. 10 yaşında piyano çalarak müziğe başladı. Sonra buna keman ve trombonu ekledi. Florida Üniversitesi’nde müzik eğitimi görürken yüzme takımında kulaç sallıyor, bir yandan da gelişim psikolojisi okuyordu. 11 yılda yedi yerde yüzme antrenörlüğü yaptıktan sonra 1996’da Phelps’in çalıştığı NBAC’a geçti. 2004’te yıllık 80 bin dolar maaş karşılığı Michigan Üniversitesi’ne başantrenör oldu. Ama bu görevi geçen mayısta bıraktı. Bıktırıcı antrenmanları ve sert tutumuyla tanınıyor. Hálá boş zamanlarında Bach, Beethoven ve Prokofiev çalmaya devam ediyor. En büyük hobisi yarış atları: Halen Maryland’da altı atı var. Çocukluğundan beri babasından ayrı yaşayan Michael için tam bir otoriter baba figürü.
3- HAFTADA YEDİ GÜN ANTRENMAN YAPIYOR
Micheal Phelps, 11 yaşından beri aynı antrenörle, Bob Bowman’la çalışıyor. 1996’da Bowman genç öğrencisinin ergenlik öncesi aerobik kapasitesini artırmak için yüklü bir antreman programı yaptı. 1997 sonunda anne babasıyla konuşup “Geleceğin olimpiyat şampiyonunu yetiştirebiliriz” dedi ve Michael’ın lakros, Amerikan futbolu ve beyzbolu bırakmasını sağladı. Ertesi yıl haftalık antrenman günlerine pazarı da dahil etti. Artık Noel tatili dahil neredeyse 365 gün havuzdaydı ve haftada 80 kilometre yüzüyordu. Ama 2000 yılına kadar havuz dışında hiç ağırlık çalışması yapmadı. 2004’ten sonra antrenman sayısı haftada altıya indi. Yılın üç haftasını, yine Bowman yönetiminde ve 10 takım arkadaşıyla Colorado Springs’te, ABD Olimpiyat Antrenman Merkezi’nde geçiriyor. 1.800 metre rakımlı merkezde 24 günde 70 antrenmana çıkıyor. Her gün, üçü havuzda biri havuz dışında dört antrenman seansı var. İlk antrenman bazen sabah 4’te başlıyor.
4- HER KULACI, HER SOLUĞU KAYDEDİLİYOR
Böyle büyük bir şampiyonu yetiştirmek için elbette bilimden çok iyi faydalanmak lazım. Antrenör Bowman, ABD’deki en nitelikli uzmanlarla işbirliği yapıyor ve şampiyon yüzücüsünü sürekli denetliyor. ABD Yüzme Federasyonu Bilim Direktörü Genadijus Sokolovas kendi geliştirdiği bir cihazla, yıl boyunca swim-power testi uyguluyor Phelps’e. Antrenman sırasında göğüs çevresine bir elektronik kuşak takılıyor. Bu kuşak saniyede 60 kez veri gönderiyor. Ayrıca havuzun kenarındaki ve dibindeki iki kamerayla her hareketi kaydediliyor. Sonuçlara göre kollarının ve bacaklarının hareketini daha da mükemmelleştirmek için uğraşıyorlar.
5- EN ÇOK PARA KAZANAN YÜZÜCÜ
Yüzmek için yaratılmış bir insan: Michael Phelps O, şüphesiz dünyanın en çok kazanan yüzücüsü. Tüm reklam ve sponsorluk anlaşmalarından yılda 5 milyon dolar kazandığı tahmin ediliyor. Çok sponsoru var ama en önemli anlaşmayı 2003’te mayo sponsoru Speedo’yla yaptı. Altı yıllık bu anlaşmaya göre Olimpiyat’ta yedi altın madalya kazanıp Mark Spitz’in 1972’deki rekorunu egale ederse 1 milyon dolar ödül kazanacaktı. 2004’te Çin şirketi Matsunichi’yle yaptığı dört yıllık anlaşmadan da 4 milyon dolar aldı. 2004 Olimpiyatları’ndan sonra takım arkadaşlarıyla çıktığı Walt Disney’in “Swim With The Stars” turnesi kapsamında ABD’nin 15 şehrini gezdi, gençlere yüzme öğretti. Bu turnenin biletleri 25 ve 100 dolardan satıldı. Tüm bu ticari başarının arkasında 2001’den beri menajerliğini yapan Octagon firmasından Peter Carlisle’nin büyük katkısı var.
SEVGİLİSİ SORULUNCA KIZIYOR
Annesi Debbie, öğretmen, babası Fred ise polis memuruydu. Michael 30 Haziran 1985’te Baltimore’da doğdu. İki ablası Hillary (30) ve Whitney (28). İlkokulda hiperaktifti. Bir öğretmeni, annesine “Üzgünüm Debbie! Hayatında hiçbir işe yoğunlaşamayacak” demişti. Çare olarak annesi onu yüzmeye başlattı. 9 yaşındayken anne ve babası boşandı. O günden sonra babasıyla arası açıldı. Antrenörü Bob Bowman yıllarca baba rolünü de üstlendi. Bir yıl ara verdiği liseyi 2003’te bitirdi. 2004’te antrenörünün peşinden Michigan Üniversitesi’ne gitti. Spor Yönetimi eğitimini sürdürüyor. Üniversite yakınında dört katlı evinde oturuyor. Az kalan boş zamanında X-box, Playstation, Blackberry gibi cihazlarla oynuyor, ilkokul arkadaşlarıyla takılıyor, sevgili konusu açılınca gazetecilere bozuk atıyor. Gençlere özgü çılgınlık yapmaya zamanı yok zaten. Bir kere Cadillac Escalade model otomobilini alkollü kullanırken yakalandı o kadar.
Mark Spitz iddialıydı, ama ‘farklı’ydı da…
Rekortmen yüzücü: Michael Phelps Indıana Üniversitesi’nden mezuniyet diplomasını alır almaz, Mark Spitz’in Münih’teki önemli anları başladı. 22 yaşında, inanılmaz derecede esnek ve hırslı, yetenekli ama bir o kadar da tartışmalı bir gençti. Münih’teki yarışma 200 metrede serbest stille başladı; havuzun en iyi iki kulacı Spitz ve takım arkadaşı Steve Genter’dı. 200 metre yarışına altı gün kala, Genter’ın omuz kaslarından birinin belli bir kısmı ciddi biçimde zarar gördü. Doktorlar göğsüne operasyon yaparak açtılar ve soruna yol açan maddeyi vücuttan atarak yeniden diktiler. Ve eklediler; Genter Olimpiyatlar’a o zaman veda etse daha iyi olacaktı. Genter aldırmadı, havuza girdi. Öyle ki, yüzerken yanıbaşında doktoru da her ihtimale karşı ona eşlik ediyordu. Genter o haliyle müsabakada yarı finale kadar canla başla yüzdü. Ancak finale çıkıp da dördüncü tura gelindiği sırada, Steve Genter’ın dikişleri patladı. Bir tur daha yüzdü, ancak artık havuz çoktan kana bulanmıştı. O haliyle bile, Genter müsabakada Spitz’e 25 metre fark atmış durumdaydı.
Ancak yenildi. Spitz geriden yetişti ve onu 2 metreden az bir farkla geride bırakarak yarışı kazandı. Genter, takım arkadaşının ‘şefkatli’ uyarısını dinlememiş ve yarışmıştı. Zaten bu da eski bir psikolojik numaraydı. Yaralı yüzücü, kendisini kuşatan muhabirlere Spitz için “Bana kendime yeniden zarar verebileceğimi söyledi,” dedi: “Artık bu adamın söylediklerine inanmıyorum. Hiçbir şey beni bu adamı yenmek kadar memnun edemezdi. Ama ne yazık ki bunu yapamadım.” 200 metre serbest yüzme yarışı, aslında Spitz’in altın getiren ‘yedilisi’nin ikinci ‘sıkıntılı’ ayağı oldu. Bir numarada, Spitz’e rakip bir diğer Amerikalı, Jerry Heidenreich’ın yer aldığı 100 metre serbest yarışı vardı çünkü. Heidenreich’ın Spitz’den hiç hazzetmediği aşikârdı. Zaten babası da, belki Spitz’in babasından bile daha fazla, oğlunun bu yarışı kazanmasını ondan bekliyor ve kötü bir sonucu asla kabullenmeyecek bir yapıda olduğunu gösteriyordu.
O ana kadar olimpiyatlarda ele geçirdiği beş altın madalya ve yaklaşmakta olan bir diğerine rağmen, Spitz hâlâ bir madalya daha alabileceğinden kuşkuluydu ve lekesiz, pür rekoruna helal gelsin istemiyordu. Mark Spitz’in ilginç yaşamıO yıllarda Spitz’e ilk kez (ve ileride son defa) koçluk yapan Sherm Chavoor, baştan beri Spitz’in en büyük alkışçısı ve amigosuydu. Daha sonraları, kişisel internet sitesinde konuyu yazan başka bir olimpik yüzücü olan Brian Job’un dediğine bakılırsa, Chavoor Spitz’i yarışta kalması için şu sözlerle iknaya bile çalışmıştı: “Eğer 100 metre serbest yarışından çekilirsen, aldığın altı madalyayı kimsenin takacağını zannetme. Bunu yaparsan seni sadece dünyanın en hızlı insanı yarışından kaçan korkak bir tavuk olarak anacaklar.”
Spitz havuzdan kaçmadı ve yedinci madalyasını da aldı. Çok geçmedi, birkaç gün sonra olimpiyatlarda Spitz’in başarısını dahi gölgeleyen bir şey oldu:
Teröristler, İsrail takımının kaldığı Olimpiyat Köyü lojmanlarını basarak ertesi gün 11 İsrailli atlet ile koçlarını öldürdü. Olay ardından, Spitz’in bir Yahudi olduğunu baştan beri bilen Batı Alman emniyet güçleri sporcunun potansiyel bir tehdit olduğu endişesine kapıldı. Spitz’in yanına özel bir asker ve polis koruması verilerek Batı Almanya’yı mümkün olduğunca çabuk terk etmesi istendi. Spitz buna uydu. Alman halkı, Olimpiyat oyunlarının geçmişleriyle, özellikle de İkinci Dünya Savaşı ile ilgili kötü anıları dağıtacağını umuyordu. Spitz Münih’de yedi altını birden boynuna geçirip de basının karşısına çıktığında halkın yüreği yine ağzındaydı. Ona Almanya’da böylesi bir başarıyı kazanmanın anlamı sorulunca, Spitz “Aslına bakılırsa bu ülkeyi çok sevdim; her ne kadar gölgesi bir ihtimalle teyzelerimden birini yuttuysa da…” yanıtını verdi. Spitz halkıyla kucaklaşmak için vatanına döndüğünde onu, ülkenin dört bir yanındaki yüzme havuzlarına asılı 300 bin dolayında büyük posteri karşıladı. 1975 yılında kaleme alınan Superstars kitabına bakılırsa, Spitz’i madalyalarıyla gösteren, ederi 2 dolarlık bu büyük resimlerden, kendisi de poster başına 15 senti cebine ayırdı.
Kolej yıllarında Mark Spitz’in düşlediği şey, aslında bir ortodontist olabilmekti. Münih zaferinden bir sene sonra, Spitz, içinde 65 bin dolarlık bir yarış yatının da bulunduğu ‘yeni bir hayata’ başladı. O günlerde kendisine eski, ‘ortodontik’ rüyası sorulduğunda şaşırdı ve yanıt verdi: “Şaka mı yapıyorsunuz?” Mark Spitz’in atletik kariyeri bittiğinde, ABD’li profesyonel spor adamları, onun bu dalı tanıtacak yegâne isim olduğunda hemfikir olsa bile durum böyle olmadı.Mark Spitz’in ilginç yaşamıYine de son yıllarda Spitz’in kişiliği yeni bir değişime daha tanık oldu. Spitz artık Uluslararası Yüzücüler Şeref Holü’nün (Swimming Hall) aktif başkanı. Spitz bununla beraber bir broker, finansal danışman, motive edici bir hatip ve şirket sözcüsü. Saçları griye dönen Mark Spitz’in kişiliğiyle özdeşleşen siyah bıyıkları da artık yok; çünkü gri bıyıkların pek de iyi göründüğü fikrinde değil.
Mark Spitz, ilişki halinde olduğu genç varisi Michael Phelps ile birkaç defa görüşme imkânı da bulmuş. Spitz bunlardan birinde, Phelps’in yapması gereken en iyi şeyin ‘sekiz altın’ için kulaç atmak olduğunu ve bunu dileyeceğini belirtmiş. Minnettar bir kişiliğe sahip olmakla birlikte, Phelps de vizyonsuz biri değil. Bu yüzden Phelps’e ikinci Mark Spitz olup olmayacağı sorulduğunda şu yanıtı vermesine şaşmamak gerek: “Hayır, ben ilk Michael Phelps olmak isterim.”
* (Hikayenin yazarı) Frank Litsky, The New York Times gazetesi için 50 yıl boyunca yüzme üzerine yazdı.
kaynak : http://www.cur-cuna.com/tr/spor/spor0063.html
kaynak: yuzme.com.tr